bilgi@ekremkilavuz.com +90 530 324 91 41

                                          Bir Kaptan,Bir CEO ve Ortak Yanları


D.Michael Abrashoff adını muhtemelen duymamışsınızdır.Ben de geçen hafta ’60 Saniyelik Lider’ kitabını karıştırana kadar duymamıştım. Kitabı geçenlerde eşim eve getirdi. İsim ilginç geldi.Sağından solundan okumaya başladım.Okudukça sardı. Herşeyden önce liderlk üzerine pek çok yaşanmış öykü vardı.

Brini seçtim.Öncelkle şunu söyleyeyim.Abrashoff Amerikan Deniz Kuvvetleri’nde amiral. Ama değişik bir amiral. Anılarını bir kitapta toplamış.Hayli ilginç bir adı var kitabın:’Bu Sizin Geminiz.Donanmanın En İyi Kahrolası Gemisinden Yönetim Teknikleri…’

Kaptan da sıraya girer

İşte kendi ağzından bence çok önemli olan bir anısı:

‘Pazar günü öğleden sonraları,kıç güvertede piknik yapardık.Br pazar,bana göre erken bir saatte,neler olduğuna bakmak üzere oraya gittim. Askerler,öğle yemeklerini almak için uzun bir kuyruk oluşturmuşlardı. Benim subaylarım ise sıranın önüne geçerek yemeklerini alıyor ve yandaki güvetede herkesten ayrı olarak yiyorlardı.Subaylar, kötü insanlar olduklarından değil,sadece bunun bu şekilde yapılması gerektiğini düşündüklerinden böyle davranmışlardı.

Bunu gördüğümde sıranın en sonuna geçmeye karar verdim.Subaylar meraklı gözlerle aşağıya bakıyorlardı.Benimle konuşması için malzeme subayını gönderdiler.

Endişeli bakışlarla ‘Kaptan,sıranın en başına geçmelisiniz’ dedi.

‘Böyle iyi’ diye karşılık verdim.

Sıramı bekledim ve yemeğimi aldım.Ardından aşağı güvertede tayfa ile yemeğimi yedim. Tüm subaylar şaşkınlık içerisindeydi. Öyle ki kafalarındaki çarkların gıcırtısını duyabilirdiniz.

Ertesi hafta sonu bir piknik daha yaptık ve kimse tek bir kelime bile etmeye gerek kalmadan subaylar sıranın arkasındaki yerlerini aldılar. Yemeklerini aldıktan sonra ise aağı güvertede tayfaların arasında yediler.’

Etkileyici değil mi?

Okuyunca işte liderlik bu dedim.

Acaba hangi tayfa böyle bir hareketten etkilenmez? Hangi askeri birlik,böylesine bir tavır karşısında, ‘ben’ olmaktan vazgeçip de ‘biz’ oluvermez?

Şunu bir kez daha anladım. Bir şirketin herhangi bir departmanında çalışanların ‘biz’ haline gelmesinde,iyi bir ekip ruhunun yaratılmasında en önemli isim işin başındaki lider.

Otosan’da da farklı yöneticiler vardı

Bir arkadaşımla birlikte Anadol otomobilleri konusunda bir kitap yazmış,pekçok kişiylede görüşmüştük.

Otosan’ın genel müdürü Ahmet Binbir’in davranışı,Kaptan Abrashoff’unkine oldukça benziyordu.

Kendisiyle görüşmemizde bize Otosan’ın kurulduğu yıllara ilişkin yaşadıklarını anlatmıştı: ”O zaman bizim fabrikada kim patron,kim aşçı,kim mühendi… Bunun hiçbir önemi yoktu.En büyükleri bendim.Bana ‘müdür’ derlerdi. Birisi gelmiş, gelmemiş ya da şu saatte gelmiş hiç sormazdım. Aldığım kararları da açıklamadan önce arkadaşlarıma danışırdım. Türkiye’ye bir daha böyle bir havanın geldiğini sanmıyorum. Japon modeli ‘Kayzen’i (Mühendisle işçinin birlikte çalıştığı Japon sanayi modeli) uyguluyor gibiydik.Hatta ondan daha dayanışmacı bir modelimiz vardı.”

Ahmet Binbir’in işi şirket dışına taşıdığı olaylar da olmuştu.Örneğin bir keresinde işçilerden birinin eşi kendisine başvurarak kocasının aldığı maaşı öğrenmek istediğini söylemişti. Çalışanın maaşının, karısına söylediğinden çok daha yüksek olduğunu gören Ahmet Binbir,
dedektifliğe soyunmuş,kendisini takip etmiş ve kumar oynadığının,parasının büyük kısmını kumarda kaybettiğini belirlemişti.

Binbir,işin peşini bırakmamış.Atlatılan pek çok badire sonucunda işçi kumarı bırakmış,ailesiyle eskisine göre çok daha fazla ilgilenmeye başlamış.

Amerikalı tayfalarla,Anadol’u üreten Otosan CEO’sunun genel müdürünün yolları kesişiyor.

Peki Kaptan Abrashoff ile Ahmet Binbir’in ekipleri birlikte yaşadıkları örneklerden ne kazandılar?

Bir kere ekip ruhunu öğrendiler.Bu beraberinde özgüveni getirdi.Ahmet Binbir’in ekibi Ford kamyonlarını ve ilk ve son Türk otomobili Anadol’u yapmayı başardılar. Abrashoff’un tayfalarının neler yaptıklarını doğal olarak bilmiyorum.Ama en azından sert ve dikey hiyerarşiler konusunda bir kez daha düşündüler. Her iki taraf da körüne körüne emre itaat yerine inisiyatif koymanın önemini anladı.

Kaptan Abrashoff, tayfanın kazancı konusunda şunları söylüyor: ”Benim görevim 225 yıllık donanma kurallarını, prosedürlerini uygulamaktı.
Fakat tayfam işleri yoluna koymak için daha iyi çözümlerle geldiğinde bu prosedürler de her zaman tartışmaya açıktı.”

Ne diyelim?

Liderliği,suratını asıp,bağırıp çağırmak zannedenlere bence verilecek en iyi ders Abrashoff ve Binbir modelleri..

Aydın Demirer’in’İş Hikayeleri Yazısından

 

(Funda Canbulat’a paylaşımı için teşekkürler..)