I- GİRİŞ
Küreselleşen dünyamızda ekonomik ilişkiler gelişmekte, çeşitlenmekte ve kişiler karşılıklı irade beyanları ile muhtelif tip sözleşmeler düzenlemektedirler.
Bu etütte şarta bağlı sözleşmeler için düzenlenen kağıtların damga vergisine tabi olup olmadığı konusunu ele alacağız. Şarta bağlı sözleşmelerin hukuk sistemimizde uzun bir geçmişi bulunmakla birlikte, günümüzde daha çok uygulanmaya başlanıldığını görmekteyiz.
II- ŞARTA BAĞLI SÖZLEŞMELERİN HUKUK SİSTEMİNDEKİ YERİ
A- SÖZLEŞMENİN TANIMI
818 sayılı Borçlar Kanunu’na göre, sözleşmeler (akidler) borcun doğuş nedenlerinden biridir. Tek taraflı olarak -bağışlama vaadinde, kefalet akdinde olduğu gibi- düzenlenmeleri mümkün olmakla birlikte, daha çok iki taraflı olarak düzenlenirler. İki taraf da karşılıklı olarak borç altına girer. Alım-satım, kira sözleşmelerinde olduğu gibi iki taraf da, sözleşmenin niteliği icabı mutlaka borç altına girmektedirler(1).
Sözleşme karşılıklı en az iki kişinin irade beyanlarının uyuşması şeklinde tanımlanabilir.
B- SÖZLEŞMENİN MEYDANE GELMESİ
Sözleşme iki taraflı bir hukuki işlemdir. Borçlar Kanunu’nun 1. maddesine göre, ‘iki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde sözleşme tamam olur.’
Bir sözleşmenin oluşabilmesi için zorunlu olan, karşılıklı ve birbirine uygun olan söz konusu iki irade beyanından birincisine ‘icap’, ikincisine ‘kabul’ denir.
İcap, tek taraflı bir hukuki işlemdir. Genel bir ifade ile sözleşme yapma teklifidir. Kabul ise, icabın kabulü olup, böylece sözleşme tamamlanmış olur. Kabul de tek taraflı bir hukuki işlemdir. Akdin teşekkülü için kabulün icaba uygun olması şarttır. İcap doğrultusunda iradelerin birleşmesi halinde sözleşmenin meydana gelecektir. Kabul beyanıyla birlikte sözleşme tamam olacak ve istisnai haller dışında ayni anda hüküm ifade edecektir.
III- ŞARTA BAĞLI BORÇLAR
A- ŞARTA BAĞLI BORÇLAR
Şarta bağlı borçlar genel olarak Borçlar Kanunu’nun 149-155. maddelerinde düzenlenmiştir. Bununla birlikte Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun’un muhtelif bölümlerinde de özel sözleşme türleri içerisinde ayrıca tanzim edilmiştir. Bir borcun varlığı gelecekteki vukuu şüpheli bir olaya bağlı bulunuyorsa o şarta bağlı borç denir. Şarta bağlı sözleşme, gelecekte vuku bulacak belirli olayların şimdiden yapılması tasarlanan bir sözleşmeye bağlanmasıdır. İşte, bu isteği gerçekleştirecek araç şartlı sözleşmedir. Şart, gelecekte meydana gelecek bir olaydır. Fakat bu olayın vuku bulacağı kesin değildir. Şart teşkil eden olayın gelecekte vuku bulması muhtemel bir olay olması zorunludur.
B- ŞARTA BAĞLI SÖZLEŞMENİN ÇEŞİTLERİ
Borçlar Kanunumuzda şarta bağlı akitler iki türlüdür.
– Taliki şartlar,
– İnfisahi şartlar.
1- Taliki Şart
Taliki şart, anılan Kanun’un 149. maddesinde düzenlenmiştir. Madde hükmü uyarınca; ‘Bir akdin mevzuunu teşkil eden borcun mevcudiyeti, meşkük bir hadisenin tahakkukuna talik edilmiş ise o akit şarta bağlı akit olur.
İki taraf hilafını kast etmedikleri halde şarta bağlı akit, ancak şartın tahakkuku anından itibaren hüküm ifade eder.’
Madde hükmünün tetkikinden anlaşılacağı üzere, şarta bağlı akitler, sözleşmenin hukuki sonuçlarının gerçekleşmesi gelecekteki kesin olmayan bir olaya bağlı olarak yapılmasıdır. başka bir deyişle sözleşmenin konusunu teşkil eden borcun doğması, gelecekte gerçekleşmesi şüpheli bir olayın gerçekleşmesine bağlı olarak yapılmaktadır. Bir sözleşmenin hükümlerinin yürürlüğe girmesinin bir şartta tabi tutulduğu hallerdir.
Şartlı sözleşmede borçlanan kimse, şartlı da olsa,yine borçlanmıştır. Ne var ki şart gerçekleşinceye kadar bu borcun varlığı askıda olup hükümsüzdür. Tarafların şartı birlikte kararlaştırmış olması gerekir. Şartın objektif bakımdan gerçekleşmesi şüpheli olması gerek ve yeter. Öte yandan, şarta bağlı sözleşme, sözleşmede öngörülen şartın gerçekleşmesi ile hükümleri işlemeye başlar, yürürlüğe girer.
2- İnfisahi Şart
İnfisahi (bozucu) şartlar ise, Borçlar Kanunu’nun 152. maddede‘İnfisahı, meşkük bir hadisenin tahakkukuna talik edilen akit, şartın tahakkuku anından itibaren hüküm ifade etmez.’ şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Hükümleri yürüyen bir akdin bu hükümlerine son veren şarttır. Burada sözleşme yapıldığı andan itibaren hükümlerini doğurmaya başlamıştır. Fakat şart olarak kararlaştırılan olay vuku bulursa hukuksal ilişki bozulacak, infisahedecektir. Başka bir deyişle infisahı şart gerçekleşirse borç ilişkisi sona erer.
İnfisahi şarta bağlı sözleşmeler, taliki şarta bağlı sözleşmenin aksine, gelecekte olması kesin olmayan hadisenin gerçekleşmesi ile akid son bulmaktadır.
IV- DAMGA VERGİSİNİN KONUSUNU OLUŞTURAN KAĞIDIN ÖZELLİKLERİ
Şarta bağlı sözleşmenin damga vergisine tabi olup olmadığını belirlemek için damga vergisinin konusunu oluşturan kağıdın nitelikleri üzerinde durmakta fayda vardır(2).
A- DAMGA VERGİSİNİN KONUSUNU KAĞITLAR TEŞKİL EDER
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, bu Kanun’a ekli (1) sayılı Tablo’da yazılı kağıtların damga vergisine tabi olacağı, ‘bu Kanun’daki kağıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade edeceği’ hükmü yer almaktadır.
Yukarıda belirtilen Kanun hükmü çerçevesinde damga vergisinin konusu Kanun’a ekli (1) sayılı tabloda yer alan kağıtların Kanun’un 1. maddesinde öngörülen şekilde düzenlenip imzalanmasıdır.
Damga vergisinde vergiyi doğuran olayın meydana gelebilmesi için ortada gözle görülür, elle tutulur bir kağıdın mevcudiyeti şarttır. Ortada düzenlenmiş bir kağıt olmadan damga vergisinden söz etmek mümkün değildir. Kişiler damga vergisine tabi olan herhangi bir kağıt ile öngörülen bir işlem yapılmış olabilir. Ama taraflar bu amaçla bir kağıt düzenlememişlerse, damga vergisinin aranılması söz konusu değildir.
B- KAĞIDIN DAMGA VERGİSİNE TABİ TUTULABİLMESİNİN ŞARTLARI
Madde hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, damga vergisinin konu edindiği kağıtların (1) sayılı tabloda yer alması yeterli olmayıp, kağıdın yazılıp imzalanması ve ayni zamanda bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek nitelikte olması gerekmektedir.
Kağıdın damga vergisine tabi tutulabilmesi için aşağıda belirtilen özellikleri başka bir deyişle şartları bir arada taşıması gerekmektedir.
1- Kağıt Damga Vergisi Kanunu’nda Belirtilmiş Olmalıdır
Herhangi bir kağıdın damga vergisine tabi tutulabilmesi için kağıdın Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı Tabloda yer alması gerekir. Bu tabloda belirtilen kağıtların kapsamına girmeyen başka bir deyişle bu tabloda sayılmayan bir kağıdın vergilendirilmesi mümkün değildir.
Kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen her kağıt damga vergisine tabi tutulmaz. Somut olarak kağıdın varlığı vergileme için yeterli olmayıp, aynı zamanda Danga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı tabloda belirtilmiş olmalıdır.
2- Kağıt İmzalanmış Olmalıdır
Kağıt, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenmelidir.
Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı tabloda yer almakla birlikte İmzalanmamış bir belge hukuken geçersizdir. İbraz edebilme niteliğini taşımadığından damga vergisine tabi değildir.
3- Elektronik Ortamda Düzenlenen Kağıtlar da Vergiye Tabidir
Aynı şekilde elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeler de bu kapsamda mütalaa edilmektedir. Damga vergisine tabi bir kağıt, elektronik ortamda da düzenlenmesi halinde vergiye tabii tutulur.
4- Kağıt Bir Hususu İspat veya Belli Etmek Amacıyla Düzenlenmelidir
Düzenlenen kağıtların imzalanması yeterli olmayıp, kağıdın aynı zamanda herhangi bir hususu ispat veya belli etmek amacıyla düzenlenmiş olması gerekir. Kağıdın bu nitelikleri taşıması gerekir.
Yazılıp imzalanmak ve adliye, icra dairesi gibi herhangi bir resmi daire ile gerçek veya tüzel kişiler nezdinde bir akdin mevcudiyetini veya bir işlemin yaptırılmasını, değiştirilmesini veya ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla düzenlenen kağıtlar (1) sayılı tabloda yazılı bulunduğu takdirde vergiye tabi tutulurlar.
Danıştay 7. Dairesi’nin, E. 1997/3754, K. 1998/3307 sayılı Kararı’na göre, düzenlenen kağıtların damga vergisine tabi olabilmesi için, sadece yazılıp imzalanmasının yeterli olmadığı, ayni zamanda belli bir hususu ispat etme özelliği taşıması gerekir.
Danıştay 7. Daire’nin, Kararı’nda; ‘mukavelename adı altında düzenlenmiş bulunmasına rağmen, herhangi bir hakkın kurulması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılmasına yönelik olmayan ve hukuki sonuç doğurmayan kağıdın damga vergisine tabi olmadığına’(3)hükmetmiştir.
Karar Özeti:
‘6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 409. maddesinde, hisse senetlerinin, hamiline veya nama yazılı olacağı; 411. maddesinde, nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin nama yazılı olması gerektiği, bunların devrinin nama yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere tabi olduğu; 416. maddesinde ise, nama yazılı hisse senetlerinin esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabileceği, devrin, ciro edilmiş senedin devralana teslimi ile olacağı hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen kanun hükümlerinden açıkça anlaşılacağı üzere, ilmühaberler, gerek nama, gerekse hamiline yazılı hisse senedi yerine kaim olmak üzere çıkarılmış olsunlar, hisse senetleri gibi birer kıymetli evraktırlar. Anonim şirketler açısından esas olan hisselerdir. Hisselerin senede bağlanmaları şart olmadığı gibi, haklar, borçlar ve yükümlülükler açısından da bir değişiklik yaratmazlar. Hisse senetleri ve bunların yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberler, hisseleri belgeleyen ve bunların devrini kolaylaştıran birer belgedir. Nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberler ciro edilmek ve karşı tarafa teslim edilmekle devir işlemi tamamlanmakta, pay defterine kaydedilme dışında, devrin sözleşmeye bağlanması ve benzeri gibi başkaca herhangi bir işleme gerek bulunmamaktadır.
Olayda, nama yazılı hisse senetleri yerini tutmak üzere çıkarılmış olan nama yazılı ilmühaberlerin üçü ciro edilip davacı şirkete teslim edilmekle devir işlemi tamamlanmış ve mülkiyet davacıya geçmiştir. Damga Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinde öngörüldüğü üzere, Kanun’a ekli (2) sayılı Tablonun IV. Bölümünün 1. maddesi gereği, ciro, damga vergisinden müstesnadır. Söz konusu ilmühaberlerin devralınması bakımından gerekli olmamasına rağmen, ‘hisse senedi devir ve ferağ mukavelenamesi’ adı altında belgeler düzenlenmiş ve davalı idarece söz konusu kağıtlar birer mukavelename kabul edilmek suretiyle vergiye tabi tutulmuş olduğundan, sözü edilen kağıtların, 488 sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca mahiyetlerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Borçlar Hukukunda, mukavelename, iki veya daha çok kimse arasında bir hakkın kurulması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması amacıyla yapılan anlaşmaya ilişkin bir belge olarak tanımlanmaktadır.
Söz konusu belgenin damga vergisine tabi tutulabilmesi için ise, herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek nitelikte olması şarttır. Taraflar arasında düzenlenen ve vergiye tabi tutulan kağıda ‘mukavelename’ adı verilmiş ise de; … Çelik ve Zincir İmalat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketindeki hisseler, nama yazılı hisse senetleri yerini almak üzere çıkarılmış nama yazılı ilmühaberlerin ciro edilmesi ve davacı şirkete teslim edilmesiyle devralınmış olduğundan, devir ve ferağ mukavelenamesi olarak adlandırılan kağıtlar, herhangi bir hakkın kurulması, değiştirilmesi veya ortadan kaldırılmasına yönelik bulunmayıp, herhangi bir hukuki sonuç doğurucu nitelik de taşımamaktadır. Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi kapsamında, her hangi bir hususu ispat veya belli edici nitelik taşımayan söz konusu kağıtların, mahiyetleri itibarıyla birer mukavelename olarak kabulü mümkün olmadığından, yapılan tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmayıp, aksi yolda verilen mahkeme kararında isabet görülmemiştir.’ denilmektedir.
Danıştay 7. Daire’nin, başka bir Kararı’nda(4) ise, belli bir hususu ispat etme koşulunu taşımayıp, bir durumu tespit eden tutanak mahiyetinde olan kağıtların makbuz veya ibra senedi olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığına hükmetmiştir.
5- Kağıt İbraz Edilebilecek Nitelikte Olmalıdır
Bir hukuki işlemi ispat veya belli etmek amacıyla düzenlenen ve (1) sayılı Tabloda yer alan kağıtların aynı zamanda ibraz edilebilecek nitelikte olması gerekir. Kanun’da geçen ibraz kelimesi, bir hakkın var olduğunu ispat veya belli edilmesi için kağıdın resmi daireye gösterilmesini ifade eder. İbraz edilme özelliği üçüncü kişi ve kuruluşlarla olan ilişkilerde söz konusu olmakta ve önem taşımaktadır. Bu durumun söz konusu olmadığı, başka bir deyişle kağıdın bu özellikleri taşımadığı hallerde ibraz edilmesi mümkün olmadığından, dolayısıyla bir vergilendirmenin ortaya çıkması mümkün değildir.
488 sayılı Yasa’nın 1. maddesi uyarınca, düzenlenen bir kağıdın damga vergisine tabi olabilmesi için, sadece yazılıp imzalanmasının yeterli olmadığı, aynı zamanda herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilme özelliğine sahip olması gerekmektedir.
Kanun’da vergileme için kağıdın ibraz edilebilme niteliğinin mevcudiyeti yeterli görülmüş, mutlaka ibraz edilmiş olması şartı aranılmamıştır. Damga vergisini doğuran olay olarak, ‘ibraz edilme veya hükümlerinden faydalanma’ haline, Damga Vergisi Kanunu’nun anılan 1. maddesinin son fıkrasında, yalnızca yabancı memleketlerle Türkiye’deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtlar bakımından göndermede bulunulmuş; Türkiye’de düzenlenen kağıtların damga vergisine tabi olabilmeleri için, böyle bir koşul aranılmamıştır.Şu halde düzenlenen kağıt diğer şartları taşıması kaydıyla resmi dairelere ibraz edilmese bile vergiye tabi tutulacaktır. Bu genel kuralın istisnası yani ibraz edilmeleri halinde vergilendirilen kağıtlar aşağıda belirtilmiştir.
(1) sayılı Tablo’da yer alan bilançolar, kâr zarar cetvelleri ile işletme hesabı hülasaları ve vergi beyannameleri gibi bir kısım kağıtların vergilendirilmesi için resmi dairelere ibraz edilmiş olması lazımdır. Başka bir deyimle bu kağıtlar resmi dairelere ibraz edilmedikleri sürece vergiye tabi tutulamazlar. Bu durum yukarıda belirtilen ‘kağıdın ibraz edilebilme niteliğinin mevcudiyeti vergileme için yeterlidir.’ ilkesi ile çeliştiği intibaını verebilir. Ancak bu kağıtların nitelikleri göz önüne getirildiğinde, ibraz edilmemeleri halinde vergiye tabi tutulmamaları gerektiği sonucuna varılır. Çünkü tek taraflı olarak düzenlenen bu kağıtlar, banka veya resmi dairelere ibraz edilmedikleri sürece işletmenin dahili işlemlerle ilgili belgeleri durumunda olup herhangi bir hususu ispat veya belli etme özelliğini taşımazlar. Örneğin imzalanmamış bir kağıt ibraz edilecek nitelikte değildir.
Danıştay 7. Dairesi’nin Kararı’nda;
‘1- İlgililerce imzalanan bir belgenin damga vergisine tabi olabilmesi için, bir hususu ispat ve belli etmek için ibraz edilebilme niteliğine sahip bulunması gerekmekte ise de sözleşmenin, bu niteliği kazanabilmesinin; kullanılması, ibraz edilmesi veya hükmünden yararlanılması koşuluna bağlı olmadığı; bu niteliğin, sözleşmenin hukuken mevcut olduğu anda bu niteliğin kazanıldığını,
2- Damga vergisini doğuran olay olarak ‘ibraz edilme veya hükümlerinden faydalanma’ haline, Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinin son fıkrasında yalnızca yabancı memleketlerle Türkiye’deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtlar bakımından göndermede bulunulduğu; Türkiye de düzenlenen kağıtların damga vergisine tabi olabilmeleri için, böyle bir koşul aranmadığını’(5) hükme bağlanmıştır.
V- ŞARTA BAĞLI SÖZLEŞMELERİN DAMGA VERGİSİ KANUNU KARŞISINDAKİ DURUMU
A- ŞARTA BAĞLI SÖZLEŞMELERİN DAMGA VERGİSİNDEKİ YERİ
Şarta bağlı işlemler için düzenlenen sözleşmeler damga vergisine tabi midir? yoksa tabi değil midir? Bu tür sözleşmeler damga vergisinden istisna edilmediğine göre, ne zaman vergiye tabi tutulacaktır? sorularının cevabına geçmeden önce, bu konudaki yukarda değinilen yasal düzenlemelerin bir arada değerlendirilmesinde fayda vardır.
Kağıt üzerine oturtulmuş bir vergi türü olan Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca, Kanun’a ekli (1) sayılı listede yer alan herhangi bir kağıdın vergiye tabi tutulabilmesi için yazılıp imzalanması yeterli olmayıp, ayrıca bir hususu ispat ve belli etmek için ibraz edilebilecek nitelikte olması şarttır.
Danıştay 7. Dairesi’nin Kararı:
‘818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 1., 2. ve müteakip maddelerinde ise; iki taraf arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanında bulunulması halinde sözleşmenin meydana geleceği, tarafların irade beyanlarının açık ya da kapalı olabileceği, sözleşmenin tamamlanması açısından tarafların esaslı noktalarda uyuşmuş olmaları gerektiği, sözleşmelerin şekillerine ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir.
…
Yukarıda değinilen kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; damga vergisinin kağıda bağlı ve kağıt bazında alınan bir vergi olduğu, vergiyi doğuran olayın, kanuna ekli (I) sayılı Tabloda yer alan bir kağıdın bulunması ve bu kağıdın Kanun’un 1. maddesinde öngörülen şekilde düzenlenmesi halinde ortaya çıkacağı, damga vergisinin kapsamına giren kağıtlar mahiyetinde olması veya bunlarda değişiklik yapması koşuluyla, mektup ve şerhlerin de vergilendirmenin konusuna girdiği, verginin mükellefinin kağıtları imzalayan kişiler olduğu ve verginin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas olduğu, belli para teriminin, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceği, kağıda bağlanan işlemin bedelinin açıkça belirtilmesi halinde, bu tutarın matrah olarak dikkate alınacağı, kağıda bağlanan işlemin bedelinin açık bir şekilde ifade edilmediği, ancak bunun hesaplanmasına ilişkin olarak belli tutarların ifade edildiği hallerde, söz edilen belli meblağın (matrah olarak esas alınacak tutarın) hesaplanmasında, bunlardan hareket edilmesi gerektiği, bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için, karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanında bulunulmasının gerekli olduğu, bu irade beyanlarından zaman itibarıyla önce yapılanın ‘icap’, buna karşılık olarak yapılan beyanın da ‘kabul’ olarak tanımlandığı, bir sözleşmenin tamam sayılabilmesi için, tarafların, sözleşmenin esaslı noktaları sayılan hususlarda anlaşmalarının gerekli olduğu, icabın, sözleşmenin bütün esaslı noktalarını kapsaması ve icaba karşılık olarak verilen ‘kabul’ beyanının icaba uygun olarak sözleşmeyi meydana getirme isteğini kesin olarak ifade etmesi gerektiği,’(6)ne hükmetmiştir.
Şartlı sözleşmeler, taraflar ilerde gerçekleşmesi şüpheli olan bir konuda anlaşmışlardır. Sözleşme bu haliyle bir hususu ispat ve belli etmek amacıyla ibraz edilebilecek nitelikte değildir. Ancak sözleşmede öngörülen şartın gerçekleşmesi ile sözleşme hüküm ifade eder.
Bununla birlikte şartlı işlemlerin en önemli niteliği, sözleşme imzalandıktan sonra taraflar arasında bir borç ilişkisi kurulmakla birlikte şart olayı gerçekleşinceye kadar, bunun ifasının talep edilemeyeceği hususudur. Bu duruma göre şarta bağlı sözleşmelerde borcun doğumu ile ifası’ arasında bir zaman ‘askı devresi’ söz konusudur.
B- KİŞİSEL GÖRÜŞÜM
Henüz ibraz edebilme niteliğine kavuşamamış kağıdın damga vergisine tabi tutulmaması gerekir. Burada amaç, kağıdın hükmünden yararlanıp yararlanılmamsı konusu değildir. Kişisel kanaatime göre, taliki şarta bağlı sözleşmelerin düzenlendiği anda damga vergisine tabi tutulmaması, vergiyi doğuran olayın şartın gerçekleştiği anda, meydane geldiğinin kabulü gerekir. İnfisahi şarta bağlı sözleşmelerde ise, sözleşmenin düzenlendiği anda damga vergisine tabi tutulması uygun olacaktır.
VI- SONUÇ VE ÖNERİLER
Şarta bağlı sözleşmeler konusunda İdare tarafından yapılmış herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Söz konusu sözleşmelerin damga vergisine tabi olup olmadığı konusunda maliyeciler arasında farklı görüşler bulunmaktadır.
1. Bir kısım maliyecilere göre, şarta bağlı sözleşmeler taliki ve infisahi olup olmadığına bakılmaksızın düzenlendiği anda damga vergisine tabi tutulması gerekir. Zira sözleşmeler Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı listede yer almaktadır.
2. Kişisel görüşüme, taliki arta bağlı sözleşmeler, düzenlendikleri anda hiçbir hukuki sonuç doğurmaları mümkün olmadığından damga vergisine tabi tutulmamaları, sözleşme ile öngörülen şartın gerçekleştiği anda vergiye tabi tutulmaları gerekmektedir. İnfisahi sözleşmelerin ise, düzenlendiği anda damga vergisine tabi tutulmaları gerekir.
Damga vergisi bakımından, kağıdın hükmünden yararlanılmaması, vergilendirmeye engel değildir. Ancak kağıdın bir hakkın ispat veya belli edilmesi için işleme konulmasının mümkün olmadığı hallerde vergiye tabi tutulmaması gerekir.
Uygulamadaki duraksamalara son vermek bakımından İdarenin görüş belirtmesinde fayda vardır.
Yazar:NuriDEĞER*
Yaklaşım / Nisan 2010 / Sayı: 208
* YMM
(1) Safa REİSOĞLU, Borçlar Hukuku, Cilt: I, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını No:308
(2) Nuri DEĞER, Damga Vergisi Uygulaması, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara 2006, s.38
(3) Dn. 7. D.’nin, 14.12.1999 tarih ve E.1999/4120,K.1999/70 sayılı Kararı.
(4) Dn. 7. D.’nin, 20.06.2007 tarih ve E.2007/1880, K.2007/2796 sayılı Kararı.
(5) Dn. 7. D.’nin, E. 1999/2761, K. 2000/958 sayılı Kararı.
(6) Dn. 7. D.’nin, 24.01.1996 tarih ve E.1993/2867, K.1996/199 sayılı Kararı.