bilgi@ekremkilavuz.com +90 530 324 91 41

SÖZLEŞMELERDE TUTARIN KDV’Yİ İÇERİP İÇERMEDİĞİNİN BELİRTİLMEMESİ

 

 

 

Dr. A.Bumin DOĞRUSÖZ

 

Marmara Üniversitesi, İİBF

 

Mali Hukuk Anabilimdalı Başkanı

 

 

 

I- GİRİŞ

 

Uygulamada, zaman zaman ortaya çıkan sorunlardan biri de bazı mal veya hizmet alım sözleşmelerinde ya da gayrimenkul kiralamalarına ilişkin kira sözleşmelerinde yazılı olan tutarın, katma değer vergisini de kapsayıp kapsamadığına ilişkindir. Sözleşmede, tutarın katma değer vergisini içerip içermediği belirtilmemekte, bu da taraflar arasında ihtilaflara yol açmaktadır. Bazen de sözleşme yapılmadığı hallerde faturanın KDV’siz olarak düzenlendiği, KDV faturasının sonradan düzenlenerek alıcıya gönderildiği görülmektedir.

 

Bu sorun, malın fiyatının vergi dahil şekilde ilan olunmasına ilişkin zorunluluk dolayısıyla, perakende satışlardan ziyade, toptan veya gayrimenkul satışlarında ya da ticari işletmelere dahil gayrimenkullerin kiralanmasında karşımıza çıkmaktadır.

 

Böyle bir durumda doğal olarak satıcı ‘KDV’nin zaten yasa gereği doğduğunu ve sözleşmede belirtilmese dahi zaten alıcı tarafından ödenmesi gerektiğini’, alıcı ise ‘taraflar arası sözleşmede veya ilişkide bedelin belirlendiğini, bunun dışında satıcıya veya kiralayana ait mali yükümlülükler dahil hiçbir şekilde ek ödeme yapmaya zorlanamayacağını’ ileri sürmektedir. Bu konuda yaşanan ihtilaf sayısı görmezden gelinemeyecek kadar çoktur.

 

Bu makalede, katma değer vergisinin, sözleşmede belirlenen tutara dahil olup olmadığı hususu Katma Değer Vergisi Kanunu, Borçlar Kanunu ve Yargı Kararları ışığında irdelenmeye çalışılacaktır.

 

 

 

II- KDV’NİN NİTELİĞİ, KONUSU, MÜKELLEFİ VE YANSITILMASI

 

Katma değer vergisi, mal ya da hizmetin üretiminden tüketiciye intikaline kadar her el değiştirme aşamasında yaratılan katma değerin vergilendirilmesini amaçlayan genel bir tüketim vergisidir.

 

Katma değer vergisinin konusu, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyetler kapsamında yapılan teslim ve hizmetler ile her türlü mal ve hizmet ithali ve diğer bazı faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler olarak; verginin mükellefi ise aynı Kanun’un 8. maddesinde, teslim veya hizmeti yapanlar ile ithalatı gerçekleştirenler olarak belirlenmiştir.

 

Verginin genel-yayılı bir vergi olması ve nihai aşamada tüketiciler tarafından taşınmasının verginin bir özelliği olması sebebiyle de, kanun koyucu tarafından oluşturulan model, bu verginin satıcı veya hizmet sunan tarafından karşı tarafa yansıtılması şeklindedir.

 

Ancak bu yansıtma, vergi hukukunun konusu olmayıp, borçlar (sözleşmeler) hukuku alanında gerçekleşmektedir. Zira vergi hukuku, verginin hesaplanarak vergi idaresine yatırılmasından mükellefi verginin kısmen veya tamamen yansıtılıp yansıtılmadığına bakmaksızın sorumlu kılmış; bir başka deyişle teslim yapanı veya hizmet sunanı idarenin muhatabı kabul etmiştir. Dolayısıyla satıcının vergi idaresine ödenecek katma değer vergisini satış bedeline dahil olarak mı, yoksa ondan ayrı bir şekilde mi tahsil edeceği, kural olarak vergi düzenlemelerinin konusu değildir. Bu nedenledir ki, satıma konu (veya sunulan hizmete konu) satış bedeli üzerinden hesaplanması gereken katma değer vergisi, satıcı tarafından müşteriye kısmen veya tamamen yansıtılabilir veya hiç yansıtılmayarak tamamen satıcı tarafından da üstlenilebilir.

 

Uygulamada bu açıdan taraflar arasında sorun yaşanmaması için, bedelin vergiyi içerip içermediği noktasının sözleşmelerde, ‘KDV hariç’ veya ‘KDV dahil’ şeklinde açık olarak yazılması gerekmektedir. Zira bu husus alıcının borçlandığı ‘edimin’ (tutarın) belirlenmesi açısından önem taşımaktadır. Alıcı borçlandığı toplam tutara (edime) göre akdi kurup kurmamaya karar vermektedir.

 

Durum bu şekilde olmakla birlikte, sözleşmelerde, tutarın katma değer vergisini içerip içermediği belirtilmemekte, bu da taraflar arasında ihtilaflara yol açmaktadır.

 

 

 

III- SÖZLEŞMEDE KDV’YE İLİŞKİN HÜKÜM BULUNMAMASINA YARGININ BAKIŞI

 

Katma değer vergisinin sözleşme bedeline dahil olup olmadığının, sözleşmede belirtilmemiş olması nedeniyle çıkan ihtilaflarla ilgili olarak oluşan yargı kararları, şu ana kadar yerleşik bir içtihadın varlığına işaret etmektedir. Oluşan içtihatlarda çözüm yolu, doğal olarak taraflar arası ilişkinin tabi olduğu borçlar hukuku kurallarına göre oluşturulmaktadır.

 

Nitekim yargıya intikal eden ihtilaflarla ilgi olarak Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, ‘Taraflar arası sözleşmede KDV’nin alıcıya ait olduğuna dair bir açıklık bulunmayan durumda, alıcının satış bedelini satıcıya ödenmesinden ve satıcı tarafından KDV’nin Hazine’ye yatırılmasından sonra, satıcının bu vergiyi alıcıdan talep edemeyeceğine, vergi idaresine yatırılan tutarın satıcının kendi borcu olduğuna’(1) hükmetmiştir.

 

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin kararı da bu yöndedir (2).

 

Yine benzer bir olayda Yargıtay 15. Hukuk Dairesi de ‘Somut olayda işin bedeli sözleşmede götürü olarak kararlaştırıldığından ve KDV’nin hariç tutulduğuna ilişkin olarak sözleşmede bir hüküm yer almadığından dairemizin yerleşik içtihatlarına göre götürü ücret içinde KDV’nin de mevcut olduğunun kabulü ve davacının götürü bedel dışında ayrıca KDV isteğinin reddedilmesi gerektiğine’(3) karar vermiştir.

 

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ise ‘Satış bedeli için yapılan pazarlıkta KDV’nin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Kural olarak KDV’nin sorumlusu alıcı ise de, satış sözleşmesinde ve satış bedelinin pazarlığı sırasında bu konu gündeme getirilmemiş ise KDV’nin satış bedeli içinde olduğu kabul edilir. Bu nedenle satış sırasında KDV’nin gösterilmediği için davacının satıştan sonra KDV ödediğini ileri sürerek alıcıdan bunu talep etmeye hakkı yoktur’ (4) şeklinde hüküm tesis etmiştir.

 

Nihayet bir ısrar kararı dolayısıyla konuyu değerlendiren Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, yukarıda aktarılan içtihatlar doğrultusunda hüküm tesis etmiş ve ‘Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirme yapıldığında; bedel unsuru, satış sözleşmesinin esaslı unsurlarından biridir. Satıcının, başlangıçta üzerinde iradelerin birleştiği bedel (alıcının satıcıya ödeyeceği tutar) dışında, alıcıdan sonradan ayrıca bir istemde bulunmasına olanak yoktur. Dolayısıyla somut olayda olduğu gibi, satış bedelini tahsil ederken alıcıdan ayrıca KDV isteyip almamış olan satıcı, sonradan alıcıdan bu yönde bir istemde bulunamaz. Taraflar sözleşme aşamasında, satış bedeline bu verginin de dahil olup olmadığına dair bir kararlaştırmada bulunmadıklarından, davacı satıcı KDV’yi satış bedelinden ayrıca gösterip davalı alıcının bilgisine sunmadığından, satış işlemi gerçekleştikten, bedel alındıktan ve böylece taraflar arası hukuki ilişki sona erdikten sonra istemde bulunamaz’(5) şeklinde karar vermiştir.

 

Benzer durum, ticari işletmelere dahil olan gayrimenkul kiralamalarına ilişkin kira sözleşmelerinde de söz konusudur. Taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinde, KDV’nin kiracı tarafından ayrıca ödeneceği belirtilmişse veya sözleşmede kira bedeli ‘KDV hariç’ ibaresi ile birlikte belirlenmişse, kiracı kira bedelinin dışında KDV tutarı kadar bir meblağı da kiraya verene ödemek zorundadır.

 

Buna karşılık, kira sözleşmesinde kira bedelinin ‘KDV dahil’ tutar olarak belirlendiğine ilişkin bir açıklamanın yer alması veya bu konuda hiçbir açıklamanın yer almaması halinde, kira bedelinin KDV tutarını da içerdiğini kabul etmek gerekmektedir (6).

 

Nitekim yargıya intikal eden bir uyuşmazlıkla ilgili olarak Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ‘Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinde katma değer vergisinin kiracı tarafından ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığı’ gerekçesi ile ‘katma değer vergisinden davacı sorumludur. Katma değer vergisi kira parasının içindedir. Mahkemece, katma değer vergisine yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekir.’ şeklinde karar vermiştir (7).

 

 

 

IV- SONUÇ

 

Satıcı veya hizmet sunanların ya da gayrimenkul kiralayanların, bu şekilde gereksiz ihtilaflarla uğraşmamak ve KDV dolayısıyla zarara uğramamak için, sözleşmelerini ve hukuki ilişkilerini açık, net ve dikkatli bir şekilde kurmaları zorunludur. Zaten tacirler için Ticaret Kanunu’nda öngörülen ‘basiretli bir tacir gibi davranma’ yükümlülüğü de bunu gerektirmektedir (8).

 

Bu nedenle, yukarıda da belirtildiği gibi, herhangi bir tartışmaya meydan vermemek için, sözleşmelerde mal teslimi, hizmet ifası ya da kiralama ile ilgili tutar belirlenirken, ‘KDV hariç’ veya ‘KDV dahil’ şeklinde, bedelin katma değer vergisini içerip içermediğinin vurgulanmasında yarar vardır.

 

 

 

NOT: BU MAKALE ‘YAKLAŞIM DERGİSİ / HAZİRAN 2006 / SAYI: 162’DEN ALINMIŞTIR.

 

 

 

 

(1)   Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 14.04.2003 tarih ve E. 2002/15363, K. 2003/4430 sayılı Kararı.

 

(2)   Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28.03.1991 tarih ve E. 1991/173, K. 1991/2218 sayılı Kararı.

 

(3)   Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11.01.2005 tarih ve E. 2004/3035, K. 2005/61 sayılı Kararı.

 

(4)   Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.12.1997 tarih ve E. 1997/9517, K. 1997/10777 sayılı Kararı.

 

(5)   Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.10.2004 tarih ve E: 2004/19-456, K: 2004/531 sayılı Kararı.

 

(6)   A. Bumin DOĞRUSÖZ, ‘Kira Sözleşmelerinde Verginin Yansıtılması’, Dünya, 08.05.2006, s. 22

 

(7)   Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 27.02.2002 tarih ve E: 13932, K: 2014 sayılı Kararı.

 

(8)   A. Bumin DOĞRUSÖZ, ‘Sözleşmelerde KDV’nin Yer Alması ya da Almaması’, Dünya, 11.05.2006, s. 22