I- GİRİŞ
SGK’nın Bağ-Kur’dan ve Bağ-Kur borçlarından kurtulma imkânı sağlayan 2007/47 sayılı Genelgesi’ni Yaklaşım Dergisi’nin 2007 yılı Ekim ayı sayısında bir makaleyle açıklamaya çalışmıştık. Günümüz itibariyle Bağ-Kur’un en çok sorulan konusu ve merak edilen mevzuatı hükmünde olan bu Genelge’yi, gelen istekler ve yoğun sorular üzerine bir kez daha farklı yönleriyle değerlendirmeye çalışacağız. Bu yazı çalışmamızda izah edeceğimiz konular ile aynı konuda Ekim ayı sayısında belirttiğimiz hususlar birlikte okunup değerlendirildiğinde okuyucularımıza daha yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Bu Genelge’nin çıkarılmasının yasal dayanağı, 04.03.2006 tarih ve 5458 sayılı Kanun’un(1)13 ve 14. maddeleriyle 1479 sayılı Esnaf Bağ-Kur Kanunu’na eklenen ek 19. ve geçici 26. maddeleridir. Söz konusu bu maddelerde, Bağ-Kur’a beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan kişilere istekleri halinde Bağ-Kur prim borçlarından ve bu sigortalılık sürelerinden imtina etme hakkı verilmiştir. Beş yıldan (60 ay) daha az süreye ilişkin prim borcu bulunanlara ise bu hak tanınmamıştır.
Şimdi makalemize konu olan bu genelgenin en çok merak edilen ve soru gelen ilgili kısımlarının Bağ-Kur’daki uygulamasını ve nasıl anlaşılması gerektiğini, alt başlıklar halinde tüm ayrıntılarıyla izah etmeye çalışalım.
II- 2007/47 SAYILI GENELGE’NİN UYGULAMASININ AÇIKLANMASI
A- BU GENELGE’DEN SADECE ‘BAĞ-KUR’A BEŞ YIL VE DAHA FAZLA SİGORTALILIK SÜRESİNE İLİŞKİN BORÇLARI OLANLAR’ YARARLANABİLİR
Bu Genelge sayesinde, Bağ-Kur’a beş yıl ve daha fazla hizmet süresine ilişkin borçları olan kişiler varsa, isterlerse Bağ-Kur’dan bu genelgenin kendilerine uygulanmasını talep ederek, bu sürelere ilişkin prim borçlarından ve hizmet sürelerinden imtina edebilmektedirler.Genelge’den yararlanmanın herhangi bir süresi yoktur. Bu Genelge’den hem sigortalıların kendileri hem de sigortalılar öldükten sonra hak sahipleri yararlanabilir. Şimdi beş yıllık prim borcu süresinin nasıl anlaşılması gerektiğiyle ilgili örnekler verelim.
Örnek-1: Bir kişinin 2004 yılı Ocak ayından beri Bağ-Kur’a prim borcu varsa ve 1 Aralık 2007 tarihinde Bağ-Kur’a gelerek 2007/47 sayılı Genelge‘den yararlanmak su-retiyle, 2004 yılından beri oluşan borcunu ödemek istemeğini ve bu borçtan ve hizmetten imtina etmek istediğini beyan ederse, bu kişinin 2004 yılından 1 Aralık 2007’ye kadar toplam borcu beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin olamayacağı için, bu sürelerdeki borçlarından kurtulması ve imtina etmesi mümkün değildir. Ancak örnekte ele aldığımız kişinin 2004 yılındaki zorunlu sigortalı olmasını(2)gerektiren vergi kaydı gibi kayıtları, 2007 yılından sonra da devam edip aradan toplam beş yıl geçerse ve bu kişi bu süreye ilişkin Bağ-Kur’a hiç prim ödemesinde bulunmazsa, beş yıllık sürenin sonunda bu genelgeden faydalanarak 2004 yılından beri olan sigortalılık süresini ve borçlarını sildirebilir.
Örnek-2: Bay A’nın vergi mükellefiyet kayıtları, 01.10.1990-15.12.1992, 01.05.1996-10.10.2004 tarihleri arasındadır. Bay A’nın bu mükellefiyet kayıtlarından dolayı Bağ-Kur’a hiç tescili yoktur. Bay A, 2007 yılı Aralık ayında Bağ-Kur’a gelerek 47 sayılı genelgeden faydalanıp vergi sürelerine ilişkin oluşan sigortalılık sürelerinden ve borçlarından imtina etmek istediğini beyan etmiştir. Bay A, bu genelgeye göre borçlarından kurtulabilir mi? Bay A’nın Bağ-Kur’a hiç tescili olmadığı için sigortalılığı 04.10.2000 tarihinde başlatılacak ve beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin borcu oluşmayacağı için bu genelgeden yararlanarak borçlarını sildiremeyecektir.
Ancak bu örnekteki Bay A’nın 04.10.2000 tarihinden önce zorunlu esnaf Bağ-Kur sigortalılığından dolayı Bağ-Kur’a bir kere bile olsa kayıt ve tescili olsaydı, üstteki vergi mükellefiyet sürelerinden ve borçlarından imtina edebilecekti.
Bu Genelge’deki beş yıl ve daha fazla sigortalılık süresine ilişkin borcun olması şartından, sigortalının kayıt ve tescilinden günümüze kadar geçen süre değil, fiili sigortalılık borç süresinin anlaşılması gerekmektedir. Şimdi bu ifademizi bir örnekle açıklayalım.
Örnek-3: Bay A’nın Bağ-Kur’a 20.10.1990 tarihindeki vergi kaydına istinaden aynı tarih itibariyle tescili yapılmıştır. Bay A’nın sigortalı olmasına esas olan vergi, meslek odası ve sicil kayıtları 09.02.1994 tarihinde sona ermiştir. Bay A’nın bu saydığımız kayıt sürelerinden başka Bağ-Kurla hiç ilgisi olmamıştır. Görüldüğü üzere, örnekteki kişinin kayıt ve tescilinden günümüze kadar yaklaşık 15 yıl geçmiştir. Ancak fiili sigortalılık süresine ilişkin prim borcu beş yıl ve daha fazlasına tekabül etmemektedir. Bundan dolayı Bay A, bu Genelge’den yararlanarak borçlarının silinmesini isteyemeyecek ve bu sürelerdeki Bağ-Kur hizmetlerinden imtina edemeyecektir.
Ayrıca, Bağ-Kur’da SSK’daki gibi fiili prim ödeme gün sayısı ile sigortalılık süresi gibi bir ayrım yoktur. Sigortalı olan kişinin sigortalı olmasına sebep olan vergi, oda ve sicil gibi kayıtları var olup devam ediyorsa, bu sürelerde fiili sigortalılık gün sayısı ve sigortalılık süresi işliyor demektir. Bu kayıtlar devam etmiyorsa, fiili sigortalılık gün sayısı ve sigortalılık süresinin varlığından söz edilemez.
Beş yıl ve daha fazla sigortalılık süresine ilişkin borcun olması şartını, 04.10.2000 ve öncesinden itibaren vergi mükellefi olup ta bu mükellefiyeti günümüze kadar aralıksız devam ettiği halde kendisini Bağ-Kur’a hiç kayıt ve tescil ettirmeyen herkes yerine getirebilecek durumdadır. Bunun için bu durumda olanlar da bu genelgenin sağladığı imkânlardan yararlanacak ve bundan sonraki süreçte geride hiç borç bırakmadan ‘sıfır borç’ ile sigortalılıklarını devam ettirebilecektir.
Bu durumu bir örnekle açıklayalım. Bay A, marketçilik yapmakta ve bundan dolayı 1998 yılından günümüze kadar vergi mükellefiyeti kaydı bulunmaktadır. Ancak kendisini Bağ-Kur’a hiç kayıt ve tescil ettirmemiştir. Bay A, 10.12.2007 tarihi itibariyle Bağ-Kur’a gelip; ‘benim Bağ-Kur’a tescilimi yapın, ancak bundan önceki borçlarımı istemiyorum, bundan sonra düzenli prim ödeyip sağlık karnesi almak istiyorum’ derse Bay A’nın durumu ne olacaktır?
Bu durumda Bay A, kendisini 10.12.2007 tarihine kadar hiç Bağ-Kur’a tescil ettirmediği için sigortalılığı, 04.10.2000 tarihinden başlayacak ve 10.12.2007 tarihine kadar hiç prim ödemesinde bulunmadığı için prim borcu beş yıl ve daha fazla süresine ilişkin çıkacaktır. Bu durumda Bay A’nın 04.10.2000 tarihinde başlatılan sigortalılığı 10.12.2007’de sona erecek ve 10.12.2007 öncesi tüm borçlar anılan genelge gereği bir anlamda sıfırlanacaktır. Bay A, bundan sonra düzenli prim ödemeye devam ettiğinde sekiz ay sonra(3) sağlık karnesi alabilecektir.
B- SSK İLE BAĞ-KUR HİZMET ÇAKIŞMALARINDA BAĞ-KUR’DAN KURTULMAK İSTENİLİYORSA BU GENELGE’DEN FAYDALANILABİLİR
Bu Genelge’nin en çok faydası, Bağ-Kur ile SSK hizmetlerinin çakışmalarında Bağ-Kur’dan kurtulup SSK’yı tercih etme hususunda görülmüştür. Buna göre bir kişinin zorunlu olarak Bağ-Kurlu olması gereken dönemde SSK’ya prim ödemişse ve Bağ-Kur’a hiç kayıt ve tescil yaptırmasa bile prim borcu beş yıl ve daha fazla süreye ilişkinse, Bağ-Kur borçlarından ve sürelerinden imtina edip SSK’yı tercih edebilmektedir. Özellikle Bağ-Kur’dan değil de, SSK’dan emekli olmak istenilen durumlarda ve SSK’nın Bağ-Kur’a göre daha kolay emeklilik imkânlarından yararlanıp Bağ-Kur’dan kurtulmak isteyenler için bu genelge bir imkân ve fırsat olmuştur. Hizmet çakışmalarına anılan genelgenin getirdiği kolaylıkları örneklerle açıklayalım.
Örnek-1: Bay A’nın 1999 ve 2007 yılları arasında aralıksız devam eden vergi mükellefiyeti vardır. Ancak bu mükellefiyetten dolayı kendini hiç Bağ-Kur’a tescil ettirmemiştir(4). Bay A’nın 1999 yılındaki vergi mükellefiyeti devam ederken 2001 yılından itibaren SSK’lı olarak çalışmaya başlamış ve SSK’lılığı günümüze kadar devam etmiştir. Bay A SSK’dan emekliliği, Bağ-Kur hizmetlerine hiç gerek kalmadan 2007 yılı Aralık ayında hak etmiş ve SSK’ya emeklilik talebinde bulunmuştur. Bay A’nın durumu ne olacaktır?
Eğer 2007/47 sayılı Genelge olmasaydı, Bay A’nın 1999 yılından 2007 yılına kadar, Bağ-Kur’dan emekliliği hak etmese bile, zorunlu olarak Bağ-Kurlu olması ve SSK’daki emeklilik haklarının heba olması gerekecekti. Ancak Bay A’nın bu Genelge sayesinde Bağ-Kur’a 1999-2007 yılları arasında beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin borcu çıkacağı için, bu borçlarından ve hizmet sürelerinden imtina edip, SSK’dan emekli olabilecektir.
Örnek-2: Bay A’nın SSK’dan 1989-1998 yılları arasında sigortalılık süresi ve 1900 gün fiili prim ödeme gün sayısı bulunmaktadır. Bay A, daha sonradan 2001 yılında bir şirkete ortak olmuş ve 2007 yılının aralık ayında şirket ortaklığı devam ederken Bay A, vefat etmiştir. 2829 sayılı Kanun’un 8. maddesine göre, ölüm aylığı müteveffa kişinin son tabi olduğu sosyal güvenlik kurumu yani Bay A’nın hak sahiplerine Bağ-Kur tarafından bağlanılması gerekir. Ancak hak sahipleri, SSK’nın aylıkları daha yüksek olduğu için Bağ-Kur’dan değil de SSK’dan ölüm aylığı almak istemektedirler. Bu durumda nasıl bir işlem yapılacaktır?
Eğer, 2007/47 sayılı Genelge olmasaydı, hak sahiplerine kesinlikle SSK’dan ölüm aylığı bağlanamayacak, Bağ-Kur’un aylık miktarları düşük olsa dahi Bağ-Kur mevzuatına göre aylık bağlanması gerekecekti. Bay A’nın sigortalılık başlangıcı olarak esas alınan tarih olan 04.10.2000 tarihi ile ölüm tarihi arasında beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu çıkacağı için hak sahipleri Bağ-Kur’u istemeyip SSK’dan ölüm aylığı alabileceklerdir.
Ancak Bay A’nın ölüm tarihi ile sigortalılık başlangıç tarihi arasında beş yıl olmasaydı, ya da beş olmakla birlikte bu döneme ilişkin borcu beş yıl ve daha fazlası süreye tekabül etmeseydi, hak sahiplerinin Bağ-Kur’dan imtina etmeleri ve SSK’dan ölüm aylığı almaları mümkün olamayacaktı.
Bu Genelge’ye göre, Bağ-Kur ile SSK hizmet çakışmalarında eğer çakışan dönemlerde Bağ-Kur hizmet sürelerinin primleri ödenmişse, primi ödenen hizmet süreleri SSK ile çakışsa bile, bu dönemlerdeki Bağ-Kur sürelerinden vazgeçmek ya da imtina etmek mümkün değildir.
Bunu bir örnekle açıklayalım. Bay A’nın Bağ-Kur’a vergi kaydından dolayı 1992 yılında tescili yapılan sigortalılığı vardır. Bay A, bu sigortalılığından dolayı Bağ-Kur’a 1992–1999 yılları arasındaki süreyi karşılayacak şekilde prim ödemiştir. Ayrıca vergi kaydı 2007 yılı aralık ayına kadar kesintisiz devam etmiştir. Bay A, vergi kaydı devam ederken 1995 yılından 2007 tarihine kadar aralıksız SSK’lı olmuştur. 1995-2007 yıllarını SSK’lı olarak saydırmak, 2007/47 sayılı Genelge’den yararlanıp Bağ-Kur’dan imtina ederek SSK’dan emekli olmak istemektedir. Bay A’nın durumu ne olacaktır?
Bay A, 1992-1999 yıllarındaki sigortalılık sürelerine karşılık gelen primleri Bağ-Kur’a ödediği için, bu dönemlerden imtina etmesi ve primi ödenmiş süreler için 2007/47 sayılı Genelge’den yararlanması mümkün değildir. Ancak Bay A, 1999-2007 yılları arasındaki süreler için Bağ-Kur borçlarından ve sigortalılık sürelerinden imtina edebilir. Çünkü 47 sayılı Genelge, beş yıl ve daha fazla süreye tekabül eden ve primi ödenmeyen süreler için Bağ-Kur’dan kurtulma ve imtina etme imkânı vermektedir.
C- GENELGE’YE GÖRE BAĞ-KUR’A BEŞ YIL VE DAHA FAZLA SÜREYE İLİŞKİN BORÇLARI OLANLAR BAĞ-KUR’DAN PARASININ YETTİĞİ KADAR HİZMET ALABİLECEK
Bağ-Kur’un en çok eleştirilen yönlerinden birisi, sigortalılara yüksek prim borçlarının çıkarılması ve sigortalıların aşırı borç yükü altında kaldıkları için hizmet elde edemeyişleridir. Ayrıca, Bağ-Kur mevzuatında bu genelgeye kadar herkesin parasının yettiği, ya da kendisine lazım olacak kadar hizmet elde etme hakkı yoktu. İşte bu Genelgeyle birlikte, Bağ-Kur’a beş yıl ve daha süreye ilişkin borcu olanlar, bu borcun kendilerine yetecek hizmeti karşılayacak kadar olanını ödeyip geri kalan kısmını ödemeyebilirler. Şimdi sigortalıların veya ölüm aylığı alırken hak sahiplerinin anılan genelgeye göre kendilerine lazım olacak kadar hizmeti nasıl elde edebileceklerini örneklerle açıklamaya çalışalım.
Örnek-1: Bay A’nın 1995-2004 yılları arasında vergi mükellefiyeti ve 1995 yılından itibaren Bağ-Kur’a tescili vardır. Bay A, bu yıllara ait bazı zamanlar prim ödemiş ancak borcu yine de beş yıl ve daha fazla bir süreye ilişkin çıkmaktadır. Bay A’nın vergi kaydı devam ederken 1999 yılından itibaren SSK’lılığı başlamış ve 2007 yılı aralık ayına kadar kesintisiz devam etmiştir. Bay A, Bağ-Kur’dan kendisine 4 yıllık bir hizmet elde edebilirse, SSK’dan emekli olacaktır. Bağ-Kur’daki yaklaşık 9 yıllık vergi kaydından dolayı oluşan borcun tamamını ödemeye parası yoktur. Buna göre Bay A’nın durumu ne olacaktır?
Eğer 2007/47 sayılı Genelge olmasaydı, Bay A’nın bu talebi kesinlikle yerine gelmeyecekti. Ancak Bay A’nın daha önceki dönemlerde prim ödemesi olsa bile, Bağ-Kur’a beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin borçları oluştuğu için, bu genelgeye göre kendisine lazım olan 4 yıllık hizmetin parasını Bağ-Kur’dan hesaplattırıp bu parayı yatırarak 4 yıllık hizmet elde edebilecektir. Ayrıca, Bağ-Kur sigortalılığı devam ederken 1999 yılında başlayan SSK’sından dolayı, anılan genelgeye göre Bağ-Kur’u istemeyip SSK’yı tercih edebilecektir.
Bu Genelge’ye göre önemli olan nokta, toplam prim borcunun 60 ay ve üzeri bir borca tekabül etmesidir. Yoksa toplam borca mukabil kısmi prim ödemesi yapıp kişinin kendisine yetecek hizmeti elde ettikten sonra arta kalan borcun 60 aydan fazla borç olması (kalması) diye bir şart yoktur.
Örnek-2: Bay A’nın 1998 ile 2007 yılı aralık ayına kadar vergi mükellefiyeti vardır. Bay A, vergi kayıtlarından dolayı kendini Bağ-Kur’a tescil ettirmemiştir. Bay A, 2007 yılı aralık ayında vefat etmiştir. Hak sahipleri Bağ-Kur’dan ölüm aylığı talep etmişler, ancak 04.10.2000’den itibaren kendilerine yüksek miktarlarda borç çıkarılıp bu borçları ödeyemedikler için ölüm aylığı alamamışlardır. Hak sahipleri kendilerine ölüm aylığı için lazım olan beş yıllık sürenin borçlarını yatırıp diğer borçlardan imtina edebilirler mi?
Eğer 2007/47 sayılı Genelge olmasaydı, hak sahiplerinin 04.10.2000 tarihinden günümüze kadar olan yedi yıllık sürenin tamamını ödemek zorunda kalacaklardı. Ancak anılan Genelge sayesinde ‘kendilerine lazım olan beş yıllık sürenin prim borcunu Bağ-Kur memurlarına hesaplatıp sadece bu borcu yatırarak müteveffa kişinin iki yıllık prim borcundan kurtulmuş ve daha ucuz şartlarda aylık alma hakkı elde etmiş olacaklardır.’
D- BU GENELGE’DEN YARARLANANLARIN SSK’DA İSTEĞE BAĞLI OLABİLMELERİ VE TARIM BAĞ-KUR’UNA GEÇEBİLMELERİ İÇİN ESNAF BAĞ-KURLU OLMALARINI GEREKTİREN FAALİYETLERİNİ SONA ERDİRMELERİ GEREKİR
Bağ-Kur’a 60 ay ve daha üzeri süreye ilişkin borçları olduğu için bu Genelgeden yararlananların, SSK’da isteğe bağlı sigortalı olabilmeleri ve esnaf Bağ-Kur’undan tarım Bağ-Kur’una geçebilmeleri için esnaf Bağ-Kurlusu olmalarını gerektiren faaliyetlerini sona erdirmeleri gerekir. Çünkü uygulamada birçok kişi, SSK’da emekli olma şartlarının daha basit olmasından dolayı SSK’yı tercih etmektedirler. Şimdi bu durumu bir örnekle açıklayalım.
Örnek-1: Bay A’nın şirket ortaklığından dolayı Bağ-Kur’a 1997-2007 yılları arasında tescili ve kaydı vardır. Bay A’nın bu sürelere ilişkin Bağ-Kur’a 60 ay ve üzeri borçları bulunmaktadır. Bay A’nın 1997-2007 yılları arasında Bağ-Kur’la çakışacak şekilde (aynı döneme gelecek şekilde) hiç SSK hizmeti bulunmamaktadır. Ancak Bay A, artık 2007 yılından sonra Bağ-Kur’da kalmak istememekte ve emekliliği yaklaştığı için SSK’lı olmak istemektedir. Bay A’nın durumu ne olacaktır?
Böyle bir durumda, Bay A’nın 2007 yılından sonra SSK’ya geçebilmesi için mutlaka Bağ-Kur’da zorunlu sigortalı olmasını gerektirecek yerlerdeki (vergi dairesi, ticaret odası, ticaret sicil vb.) kaydını sildirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde sayılan yerlerdeki kayıtları devam ettiği müddetçe, anılan Genelge şartlarından yararlansa ve 1997-2007 yıllarındaki borçlarından ve hizmetlerinden feragat etse bile, SSK’lı olması mümkün değildir. Aynı şekilde, bu genelgeden yararlandıktan sonra SSK’da isteğe bağlı veya Bağ-Kur’da tarım sigortalısı olunması için de yine, 1479 sayılı Yasa’ya tabi esnaf Bağ-Kur sigortalısı olmasını gerektiren kayıtların sona erdirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, bir kişinin Bağ-Kur’da zorunlu sigortalılığı (esnaf veya tarım fark etmez) devam ederkenaynı dönemlerde SSK’ya isteğe bağlı prim ödemişse ve Bağ-Kur’daki zorunlu sigortalılık sürelerinin borçları 60 ay ve daha üzerine ilişkinse, Bağ-Kur’daki süreleri zorunlu sigortalılık olsa bile, 47 sayılı Genelge’ye göre, Bağ-Kur’dan imtina edip SSK isteğe bağlı sigortalılık sürelerine itibar edilmesini isteyebilecektir.
E- GENELGE’NİN 2926 SAYILI YASA’YA TABİ TARIM BAĞ-KUR SİGORTALILARI İÇİN UYGULANMA ŞARTLARI
Bu Genelge’den 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılar gibi 2926 sayılı Yasa’ya tabi tarım Bağ-Kur sigortalıları ve bunların hak sahipleri de yararlanabilirler. Ancak bu Genelge’den tarım Bağ-Kurlulardan sadece Bağ-Kur’a kayıt ve tescili olanlar yararlanabilmektedir. Örneğin, bir kişinin 1990 yılından beri ziraat odası, kooperatif ve tarımsal birlik gibi yerlere kaydı varsa ancak kendisini günümüze kadar Bağ-Kur’a kayıt ve tescil ettirmemişse, bu kişinin tarım Bağ-Kur sigortalılığı takip eden aybaşından itibaren (01.01.2008) başlatılmaktadır. Dolaysıyla kendini Bağ-Kur’a hiç kayıt ve tescil ettirmeyen bir kişinin 01.01.2008’de başlayan sigortalılığının üzerinden beş yıl ve daha fazla bir süre geçemeyeceğinden dolayı bu durumda olanlar için 2007/47 sayılı Genelge’nin uygulanması mümkün değildir.
Ancak tarımsal faaliyetinden dolayı bir kere bile Bağ-Kur’a sigortalı olarak kayıt ve tescili olan kişilerin borçları fazla çıktığında(5)ve bu süreleri istemediklerinde anılan genelgeden yararlanıp borçlarından ve bu süreye ilişkin hizmetlerinden imtina edebilirler.
Tarım Bağ-Kurluların SSK ile hizmet çakışmaları olduğunda 2007/47 sayılı Genelge olmasa bile zaten tarım sigortalılığı süreleri geçersiz kabul edilip SSK sürelerine itibar edildiği için, bu gibi hizmet çakışması durumlarında 2007/47 sayılı Genelge’den yararlanılmasa da hizmet çakışması sorunu giderilebilmektedir.
Ancak söz konusu Genelge, tarım Bağ-Kur sigortalıları ile esnaf Bağ-Kur sigortalılık sürelerindeki hizmet çakışmalarındaki sorunlara çözüm getirmiştir. Bahse konu Genelge’nin tarım Bağ-Kur sigortalıları ile esnaf Bağ-Kur sigortalılarının hizmet çakışmalarına nasıl bir çözüm getirdiğini örnekle açıklayalım.
Bay A’nın 1990 ile 2007 yılları arasındaki tarımsal faaliyetinden dolayı Bağ-Kur’a tescili vardır. Tarım Bağ-Kur’unun prim miktarları düşük olduğu için düzenli olarak primlerini ödemiş ve 2926 sayılı Yasa çerçevesinde 2007 yılı aralık ayında emekliliğini hak etmiştir. Ancak Bay A’nın bir de daha sonradan 1999’dan başlayıp 2006 yılı sonuna kadar devam eden ancak hiç Bağ-Kur’a bildirilmeyen vergi kayıt süreleri çıkmıştır. Buna göre Bay A’nın durumu ne olacaktır?
Eğer, 2007/47 sayılı Genelge olmasaydı, Bay A’nın esnaf Bağ-Kurluluğu 04.10.2000’de başlayacak ve 2006 yılı sonuna kadar devam ettirilecekti. Bu sürelerle çakışan tarım Bağ-Kur süreleri de iptal edilecek ve ödediği primler 5458 sayılı Yasa’nın 16. maddesine göre esnaf Bağ-Kur’una aktarılacaktı. Ayrıca Bay A’ya bu sürelerde daha yüksek borç çıkarılacak ve buna benzer birçok konuda mağdur olacaktı. Ancak Bay A, anılan Genelge sayesinde 04.10.2000-2007 tarihleri arasındaki vergi mükellefiyet sürelerinden dolayı oluşacak olan borçlardan ve esnaf sigortalılığı sürelerinden imtina edip, tarım Bağ-Kur’dan daha ucuz şartlarda emekli olabilecektir.
F- GENELGE’NİN UYGULANMASINDA BİLGİSAYAR HATALARINDAN DOLAYI BAZI KİMSELER MAĞDUR OLABİLİYOR
Genelge’nin uygulanması sırasında Bağ-Kur’un sistem içi bilgisayarlarına olan aşırı yüklenmeden dolayı bazen kişilerin borçları 60 aydan fazla olduğu halde daha az çıkabilmekte veya diğer benzer sorunlar yaşanabilmektedir. Bunun çözümü ise, birkaç gün aralıklarla aynı sorgunun bilgisayarlara yaptırılması ve gerektiğinde ilgili makamlara sorunun iletilmesi için yazılı başvurularda bulunulmasıdır.
Ayrıca bir de bu alanda gelen en çok sorulardan birisi de, borçlu ayın az gözükmesine rağmen borç miktarının fazla olarak gözükmesidir. Borç miktarı fazla olarak gözükse bile, borçlu ay 60 ay ve daha üzeri olmadığı için bu genelgeden yararlanamayan vatandaşlar mağdur olmaktadırlar. Borçlu olunan ayın az, borç miktarının fazla gözükmesinin sebebi ise; Bağ-Kur sistem bilgisayarlarının prim borçları olarak yatırılan paraların en geçmişten günümüze kadar önce prim borcunun anaparalarına yatırılan paraları mahsup etmesi ve anapara borcu bitmeden gecikme zammı ve yasal faizi tahsil etmemesidir. Yani sistem bilgisayarları önce borçlu olunan ayların anaparalarını tahsil etmekte bu paralar ne kadarlık bir zaman süresinin borçlarını karşılıyorsa, ilgili dönem (ay) borçlu olunan aylardan indirilmekte ancak bu borç ödenmesinden dolayı indirilen ayların gecikme zamlarıyla faizleri hala bilgisayar ekranlarına borç olarak gözüktüğü için, borçlu olunan ay az, borç miktarları fazla olarak görülmektedir.
Eskiden, borçlara ilişkin yatırılan primler ilgili ayın anapara prim borcuyla birlikte gecikme zammı ve faizini de tahsil edip günümüze kadar getiriyordu ve bu şekilde borçlu olunan ay az, ama borç miktarı fazla gözükmüyordu.
G- GENELGE’DEN YARARLANMAK İSTEYENLERİN BAĞ-KUR’DA YAPACAĞI İŞLEMLER
Bu Genelge’den yararlanmak isteyenler Bağ-Kur İl Müdürlüklerinden ve Şube Müdürlüklerinden işlemlerini yaptırabilirler. Bu Genelge’den yararlanmak için Bağ-Kur’a gidenler öncelikle Bağ-Kur’da ‘Ek 1’ adlı bir formu doldurmaları gerekir. ‘Ek 1’ formu, 2007/47 sayılı Genelge’ye müracaat için talep belgesidir.
Bu formla birlikte Bağ-Kur’da kendilerine vergi, oda ve sicildeki güncel sigortalılık bilgilerinin öğrenilip doldurulması amacıyla bir sigortalılık belgesi (eski adıyla İB formu) verilmektedir. Müracaatta bulunan kişi, ‘Ek 1’ belgesini ve sigortalılık belgesini doldurup Bağ-Kur’a verdikten sonra kendisine iki seçenekli bir yol sunulmaktadır. Bunlardan birincisi; beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin borçları oluşan sigortalılık sürelerini, müracaat tarihinden itibaren üç aylık süre beklenilmeden hemen durdurulmasıdır. Bunun için sigortalıya belgenin sağ üst köşesinde ‘Ek 2’ yazan bir evrak verilir ve bu evrak sigortalı veya hak sahiplerince imzalanırsa 60 ay ve üzerine ilişkin sigortalılık süresi hemen durdurulur. Ya da müracaatta bulunan kişi, kendisine yetecek kadar hizmet elde etmek için hemen parasını yatırırsa ve geri kalan sürelerden imtina etmek isterse yine ‘Ek 2’ belgesi ile Kurum’a müracaat eder ve üç aylık tebligat süresi beklenilmeden işlemleri sonuçlandırılır.
İkinci yol; beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin borçları bulunup ta bu borçlarından ve sigortalılık sürelerinden imtina etmek isteyenler kendilerine müracaat tarihlerinden itibaren üç aylık sürenin verilmesi ve bunun sonunda sigortalılıklarının dondurulmasını isterlerse ‘Ek 3’ belgesini doldurmaları gerekmektedir. Ancak işlemlerinin hemen sonuçlanmasını isteyenler ve yeterli parası hazır olup ta, hemen parasının yettiği kadar hizmet elde etmek isteyenlere Bağ-Kur’a bu genelge için ‘Ek 2’ belgesi ile müracaat etmeleri lehlerine olacaktır.
III- SONUÇ
Bu makalemizde, Bağ-Kur’a beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu olanlara 1479 sayılı Kanun’un ek 19. ve geçici 26. maddeleri ile getirilen ve bu maddelere dayanılarak çıkarılan 2007/47 sayılı SGK Genelgesi’ni açıklamaya çalıştık.
2007/47 sayılı Genelge bundan böyle Bağ-Kurluların en çok merak ettikleri mevzuat ve en sık başvurdukları kaynak olacaktır. Çünkü bu Genelge Bağ-Kur’un, SSK’nın ve 2829 sayılı Hizmet Birleştirme Yasalarının bazı maddelerinin muhalifine olarak, birçok konuda Bağ-Kur’u, istenmesi halinde tabi olunacak bir Sosyal Güvenlik Kanunu haline getirmiştir. Bu Genelge kişilere, isteyenlerin Bağ-Kur’a isteyenlerin SSK’ya tabi olmalarını, Bağ-Kur’dan parasının yettiği ve istenilen miktarlarda hizmet elde edebilmelerini ve Bağ-Kur’dan ve Bağ-Kur borç yüklerinden kurtulma şansı ve fırsatını vermiştir.
Yazar: VakkasDEMİR (*)
Yaklaşım Dergisi / Aralık 2007 / Sayı: 180
* SGK Müfettişi
(1) 04.03.2006 tarih ve 26098 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
(2) Bu Genelge’den sadece esnaf Bağ-Kur sigortalıları ile tarım Bağ-Kur sigortalıları yararlanabilir. İsteğe bağlı sigortalılar faydalanamaz.
(3) Bağ-Kur’dan sağlık karnesi almak için Bağ-Kur kapsamında ilk defa sigortalı olacaklarda sekiz ay, yeniden sigortalı olacaklarda dört ay bekleme süresi aranılmaktadır.
(4) 1479 sayılı Kanun’un 26. maddesine göre, vergi mükellefi olanlar mükellefiyetlerinin başlangıcından itibaren en geç üç ay içinde kendilerini Bağ-Kur’a tescil ettirmek zorundadırlar.
(5) Sigortalılık sürelerine ilişkin borçların 60 ay ve üzeri olması halinde 2007/47 sayılı Genelge’den yararlanılabilmektedir.