bilgi@ekremkilavuz.com +90 530 324 91 41

Kredi Kartı harcamaları ile ilgili bir danıştay kararı: Eş ve dostun kredi kartını kullanarak finasman sağlamasından bahsediliyor.

Kkredi kartı harcamaları ile ilgili Danıştay 4.Daire 11,10,2005 tarih Esas : 2005/432 Karar : 2005/1723 vermiş olduğu kararın detayı aşağıdadır.

Nakit ihtiyacını karşılamak amacıyla, şirket ortağı anne, baba, kendi, kardeşler ve yakın arkadaşlara ait kredi kartının kullanılması sonucu oluşacak tutarın hasılat kabul edilerek matrah farkı bulunamayacağı.

İstemin Özeti: Davacının 2001 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu kayıt dışı satış hasılatı bulunduğu iddiasıyla re’sen kurumlar vergisi salınıp, fon payı hesaplanmış, vergi ziyaı ve özel usulsüzlük cezası kesilmiştir.

(….) Vergi Mahkemesi kararıyla; konfeksiyon işiyle uğraşan davacının POS cihazı kullanarak kredi kartı ile yaptığı satışların bir kısmının defterlere hasılat olarak kaydedilmediğinin tespiti üzerine dava konusu tarhiyatın yapıldığı, davacının kendi kredi kartı dışında yakın akrabalarının kredi kartlarını kullanarak nakit ihtiyacını temin ettiğini ileri sürdüğü, ancak inceleme aşamasında ileri sürülmeyen bu iddianın dava aşamasında doğruluğunun tespitine olanak bulunmadığı, bu hususun inceleme yönteminin dışına çıkılarak diğer harici bilgilerle birlikte tespit edilebileceği, bu nedenle yapılan tarhiyatın kanuna uygun olduğu, özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için maddede sayılan belgelerin alınmadığının ve verilmediğinin, almayan ve vermeyenlerle birlikte tespitinin gerektiği, olayda ise böyle bir tespitin mevcut olmadığı, bu durumda kesilen cezada isabet görülmediği gerekçesiyle cezalı kurumlar vergisi ve fon payına yönelik davanın reddine, özel usulsüzlük cezasının ise kaldırılmasına karar vermiştir.

Davacı, kredi kartı çekişlerinin nakit ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğunu, satış nedeniyle kart kullanılmadığını, davalı İdare kesilen özel usulsüzlük cezasının kanuna uygun olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedirler.

Karar: Davacı şirket adına kredi kartı ile yaptığı satışların bir kısmını yasal defterlerine hasılat olarak kaydetmediği iddiasıyla yapılan tarhiyata karşı açılan davada, vergi mahkemesince cezalı vergi aslına yönelik davanın reddine, özel usulsüzlük cezasının ise kaldırılmasına karar verilmiştir.

Vergi Dairesi Müdürlüğünce temyiz dilekçesinde özel usulsüzlük cezasına ilişkin olarak ileri sürülen iddialar mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği belirtilmiştir.

Aynı Kanun’un 30. maddesinde öngörülen re’sen vergi tarhı ile ulaşılmak istenen amaç ise, ödenmesi gereken vergilerin gerçek veya gerçeğe en yakın hali ile tespit edilmesidir. Yine aynı kanunun 134. maddesine göre vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır. Türk vergi sisteminde ise gerçek ve safi gelirin vergilendirilmesi esastır.

Olayda, davacı kurumun POS cihazı kullanarak kredi kartı ile yaptığı satışları hasılat olarak defterlerine kaydetmediği iddiasıyla tarhiyat yapılmıştır. Davacı, söz konusu kredi kartı kullanımlarının büyük bölümünün satışlara ilişkin olmadığını, nakit ihtiyacını karşılamak amacıyla annesi, babası, kendisi ve kardeşinin kredi kartlarını kullandığını ileri sürerek dava açmıştır.

Vergi Mahkemesince, inceleme aşamasında öne sürülmeyen bu hususun, dava aşamasında tarhiyata dayanak teşkil eden inceleme yönteminden hareketle doğruluğunun tespit olanağı bulunmadığı gerekçesiyle bu iddia kabul edilmeyerek cezalı vergi aslına yönelik dava reddedilmiştir.

Ancak, davacı kurumun kredi kartı ile yaptığı satışların büyük bir bölümünün şirket ortağının annesi, babası, kardeşi gibi çok yakın akrabalarına yapılmış olması, Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde belirtildiği üzere, ekonomik ve ticari icaplara uygun görülmemektedir. Söz konusu kişilere ilişkin kredi kartı kullanımlarının satış olarak kabul edilmesi mutad olmadığından, davacı kurumun defter ve belgeleri ile dosyadaki belgeler incelenerek bu kişilerin kullandığı kredi kartı işlemlerine ait, miktarların matrah farkından tenzil edilmesi gerekmektedir.

Yine matrah farkı bulunması halinde ise, hasılatın tamamı kazanç olarak nitelendirilemeyeceğinden inceleme elemanınca hiç dikkate alınmayan ve davacı tarafından % 30 olduğu ileri sürülen mal maliyeti dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekmektedir.

Bu durumda, davacının ekonomik ve ticari icaplara uygun görülen bu iddiaları dikkate alınmadan cezalı vergi aslına yönelik davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, belirtilen hususlar araştırılarak yeniden bir karar verilmek üzere (…) Vergi Mahkemesi’nin Kararı’nın bozulmasına esasta ve gerekçede oyçokluğuyla, davalı idare temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi (*) (**).

* KARŞI OY (X): Davacı kurumun kredi kartı kullanarak yaptığı satışlarla ilgili hasılatı defterlerine kaydetmediği ileri sürülerek yapılan tarhiyata karşı açılan davada tarhiyatın cezalı vergi aslına yönelik kısmı reddedilmiştir. Davacı kurum ortağının çok yakın akrabalarına ilişkin kredi kartı kullanımlarından doğan hasılatın davacının beyanı gereken ticari kazancı olduğunun kabulü yerinde değildir.

Ancak, bu kişilere ait kredi kartlarından kaynaklanan miktarların toplam matrah farkından indirilmesi sonucu yine bir fark bulunması halinde bu kısmın tamamının matrah farkı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Çünkü, defterlere kayıt dönemi kapandıktan sonra yapılan inceleme sonucu düzenlenen inceleme raporu ile saptanan bir kısım hasılatını kayıt dışı bıraktığı kabul edilen bir işletmenin, kendi iradesiyle muhasebeleştirip, kesin mizanını ve buna dayalı kar-zarar cetveliyle dönem sonu bilançosunu çıkardıktan sonra bu hasılatın elde edilmesi ile ilgili maliyet bedelinin safi kazancın tespitinde, gayrisafi hasılattan indirilmesinin kabulü, bu matrah üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları yolundaki Vergi Usul Kanunu’nun 378. maddesi hükmüne de aykırı düşer.

Diğer bir ifadeyle bir vergi incelemesi sonucunda ortaya çıkan matrah farklarının, yükümlülerin kendi defter kayıtlarıyla (maddi hesap hataları hariç) vergi hukuku yönünden yarattıkları sonuçları da ortadan kaldıracak ve beyan esasının özü ile bağdaşmayacak iddialarla bertaraf edilmesi mümkün hale gelir ki, bunun hukuken kabul edilebilir bir yanı bulunmamaktadır.

Bu nedenle, kararın gerekçesinin, matrah farkı bulunması halinde mal maliyetinin de dikkate alınması yolundaki kısmına katılmıyorum.

** KARŞI OY (XX): Davacı kurumun defter ve belgelerinin incelenmesi sonucu, bir kısım kredi kartı çekişlerinin hasılat olarak kaydedilmediği iddiasıyla tarhiyat yapılmıştır.

İnceleme elemanınca, defterlere kayıtlı olmayan tüm kart çekişleri kayıt dışı kazanç olarak kabul edilmiştir. Ancak bu sonuca varılırken, davacı kurumun defter ve belgelerinde kayıtlı emtia dengesi kurulmamıştır, maliyet dikkate alınmadan defterlerde kayıtlı emtia ile bu satışların yapılabileceği ya da ne tür emtianın kayıt dışı alınıp, hangilerinin kayıt dışı olarak satıldığı hususunda da bir tespit ve iddia yoktur. Dolayısıyla, tarhiyata dayanak alman vergi inceleme raporunun eksik incelemeye dayalı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Eksik incelemeye ve varsayıma dayalı olan bu rapor ise vergi incelemesi ve re’sen vergi tarhı ile ulaşılmak istenen amaca uygun görülmemektedir.