Danıştay 9. Dairesi |
Tarih : 02.11.2010 |
Esas No : 2009/859 |
Karar No : 2010/5595 |
SİGORTA KAYDI OLMAYAN İŞÇİYE YAPILAN TEBLİGATIN GEÇERLİLİĞİ |
Şirketin gösterdiği adreste bulunan ve davacı şirkete ait tebligatı alan kişinin sigorta kaydının olmamasının bu kişinin davacı ile ilgisinin olmadığını ve o işyerinde çalışmadığını göstermeyip aksine işyerinde bulunması ve tebligatı almasının davacı ile ilgisi bulunduğunu ve işçisi olduğunu gösterdiği, bu nedenle söz konusu kişinin şirket adına yapılan tebligatları almaya yetkili olduğu ve tebligatın usulsüz olduğu yolundaki iddiaların yerinde olmadığı hk.
İstemin Özeti: Davacı şirket hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 2005/Ocak, Nisan, Mayıs, Temmuz-Aralık dönemlerine ilişkin olarak re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davayı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde otuz gün olarak belirlendiği, dosyanın incelenmesinden, dava konusu cezalı tarhiyatı içeren ihbarnamelerin 07.10.2008 tarihinde davacı şirketin işyeri adresinde yetkili olduğunu beyan eden (…) isimli şirket çalışanına tebliğ edildiği, tarhiyata karşı davanın ise 25.11.2008 tarihinde açıldığının anlaşıldığı, bu durumda en geç 06.11.2008 tarihinde açılması gerekirken süresinden sonra açılan davanın esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Kanun’un 15/1-b maddesi uyarınca süre aşımı nedeniyle reddeden Vergi Mahkemesinin kararının; tebligatın usulsüz olduğu, davanın esasının incelenmesi gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Karar: Uyuşmazlıkta, davacı şirket adına 2005/Ocak, Nisan, Mayıs, Temmuz-Aralık dönemlerine ilişkin olarak re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisinin kaldırılması istemiyle açılan davayı süre aşımı nedeniyle reddeden Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde vergi mahkemelerinde 30 gün olduğu ve vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda, tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin yapıldığı tarihten itibaren dava açma süresinin işleyeceği hükmüne yer verilmiş, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. maddesinin birinci fıkrasında, tüzel kişilere tebliğin, yetkili temsilcilerine, bunlar birden fazla ise, yalnız birine yapılacağı belirtilmiş, Tebligat Tüzüğü’nün 17. maddesinde de, şirketlerin yetkili temsilcisinin, tabi oldukları kanunlara ve statülere göre tayin edileceği açıklanmıştır. Tebligat Kanunu’nun 13. maddesinde ise, tüzel kişiler namına kendilerine tebliğ yapılacak kimselerin herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğin orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket adına yapılan cezalı tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin yetkili olduğu belirtilen (…) isimli şahsa 07.10.2008’de tebliği üzerine bu ihbarnamelere karşı 25.11.2008 tarihinde açılan davanın vergi mahkemesince süre aşımı nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Davacı şirket temyiz dilekçesinde, tebligatı alan (…) isimli şahsın tebligatın yapıldığı tarihte şirket işçisi olmadığı, 01.09.2008 tarihinde işten çıkarıldığı, şirket müdürünün bir işlem nedeniyle vergi dairesine gitmesi sonucu ihbarnamelerden haberdar oldukları iddia edilerek temyiz dilekçesine ek olarak anılan şahıs tarafından imzalanan ibraname ile Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalı işten ayrılış bildirgesinin dosyaya ibraz edildiği görülmekte ise de ibranamenin geçmişe yönelik olarak da düzenlenebilecek bir belge niteliğinde olması davacı şirketin gösterdiği adreste bulunan ve davacı şirkete ait tebligatı alan kişinin sigorta kaydının olmamasının bu kişinin davacı ile ilgisinin olmadığını, o işyerinde çalışmadığını göstermeyip aksine işyerinde bulunması ve tebligatı almasının davacı ile ilgisi bulunduğunu ve işçisi olduğunu göstermesi, kaldı ki ülkemizdeki uygulamaya bakıldığında, şirket çalışanlarının tümü açısından Sosyal Sigortalar Kurumu Bildirgelerine göre bir tespit yapmanın yeterli olmadığı, uygulamanın yasaya aykırı bir şekilde de cereyan edebileceği görüldüğünden, adı geçenin şirket adına yapılan tebligatları almaya yetkili olduğu sonucuna varılarak davacının tebligatın usulsüz olduğu yolundaki iddiaları yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine ve Vergi Mahkemesinin kararının onanmasına, oyçokluğu ile karar verildi(*).
(*) KARŞI OY: Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket adına yapılan cezalı tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin 07.10.2008 tarihinde yetkili olduğu belirtilen (…) isimli şahsa tebliğ edilmesi üzerine, 25.11.2008 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, davacının temyiz dilekçesine ekli belgelerden, tebligatın yapıldığı tarihten önce işten çıkarıldığı görülen ve bu nedenle tebligatın yapıldığı tarihte yetkisiz olduğu anlaşılan şahsa ihbarnamelerin tebliğinin usulsüz olduğu sonucuna ulaşıldığından, temyiz isteminin kabulü ile uyuşmazlığın esasının incelenmek üzere temyize konu vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.